Dün gece haberi aldığımda attığım ilk mesajlardan biri:
"Şili'deki madende 69 gün mahsur kalan işçiler için "Biz 3 günde çıkarırdık. Ehi ehi" demişti zamanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer...2 gününüz kaldı EY HÜKÜMET!"
Bir arkadaşım:
"İşçiler yürüyecek diye panikleyip ortalığı ayağa kaldıran sizler!!!! İşçiler ölüyor, şimdi nerdesiniz?????????????????"
Twitterdan:
"Nerede o uzun adam.? Nerede o dünya lideri.? Hani Türkiye çok gelişmişti.? Hani Türkiyede kaza oranı çok düşüktü.? Hani sizin o vicdanınız.?"
Yine twitterdan:
"Keşke işçiler yürümesin diye alınan önlemler kadar işçiler ölmesin diyede önlemler alinsaydı"
ve benzeri...bunun gibi yüzbinlerce mesaj..müthiş bir öfke!
Böyle değildik biz, neden böyle olduk?...en azından beklerdik kurtarma çalışmaları bitsin, cenazeler kalksın vs...
Şimdi ne oldu bize daha baştan suçluyu ilan ettik ve intikam hırsı ile yanıyoruz? Çünkü tüm suçu üstlendiler! Nasıl mı?
2002'den beri ülkenin tüm servetini yandaşları ile ortaklaşa yağmalayan, "millet" dediği halkını sistematik şekilde sömürmek için organize ve tek bir merkezden yönetilerek çalışan şebekenin kaçış noktası kalmadı, suçu atacak hiç bir farklı odak bırakmadı. Kitle iletişim silahlarından sabah akşam "Yeni bir Türkiye!" kurdukları yalanını pompalayıp durdular. Onlara göre bu "Yeni Türkiye!" refah içinde, özgür, demokrat, eskinin yolsuzluklarının olmadığı, ayrımcılığın olmadığı, çalışıp çabalayan, şirketlerin güven içinde çalıştığı, ekonominin büyüdüğü, işsizliğin olmadığı şahane bir ülkeydi. Bu ülkenin tüm eski ekonomik oyuncuları devre dışı bırakılmıştı. Tüm büyük ihaleler, yeni ortaklarla beraber yapılıyordu. Üstelik tüm etik değerler gözardı edilerek. Eski oyuncular ihaleleri kazansalar bile ihaleleri iptal edip kendi arkadaşlara peşkeş çekilerek yapıldı devre dışı bırakma operasyonları. Yağma paylaşımının daha hızlı ve etkin olabilmesi için işçi haklarını nerede ise sıfıra indiren, işçileri sosyal devlet şemsiyesinden çıkartıp, tek amacı kar olan insafsız patronların kucağına atan taşeron sistemine geçildi. Büyük şirketlerin nerede ise tamamı regülasyon veya maliye kıskacına alındı. Şantajla, tehditle en kritik pozisyonlarına çetenin havarileri yerleştirildi. Alo Fatih'ler, telekom, finans ve inşaat sektöründeki bakan, müsteşar soyadlı yüzlerce akraba, eş, dost vs. bu yağma düzeninin harçları olarak görev yaptı.
Egemenlerin güdümünde olmayan ve tehdit olarak gördüğü sokak hareketlerini yaftalamak kolaydı. Tamamı vandal, CHP tarafından kışkırtılan çapulcu, anarşist, ateist vs olarak damgalandı yalaka medya tarafından, oldu bitti. En büyük yağma ortağı cemaat ile arası bozulduğunda, aynı medyayı kullanıp onu da paralel, vatan haini, haşhaşi filan yaptı. O ne derse inanan saf bir kitle vardı zaten bu ülkede. Ülkenin gerçekten özgür olduğunu filan sanıyordu bu kitle. Bunu twitter'ın, facebook'un yasak olduğu, dünyanın hapisteki ve işinden kovulan gazeteci sayısının en çok olduğu, başbakanın bizzat adalet bakanını arayıp davalara müdahele ettiği ve bundan gocunmadığı bir ülkede yaşarken kabullenebilecek kadar saf ve iyiniyetli bir kitleydi bu. Lakin...
Ha bazı yavşaklar akıl ve vicdan sınırlarını paramparça edip, yakalık konusundaki kendi çukur dibi çıtalarını daha da indirecek hamleler yaptılar. Kimi "Gezi öncesi sabotaj!" dedi, kimi "CHP laf olsun diye vermiş canım o önergeyi, ehi ehi!" dedi pişkin pişkin. Bunları kendi kitlelerinde bile ciddiye alacak kimse olmamalıydı ama oldu, olacaktır da ne yapalım. Sistem sapkın vatandaş modeli üretmeye uygundur ve çatır çatır üretmektedir.
Aslında olan şudur!
Devlet öldürmektedir! Eskisi yenisi farketmez! Öldürür!
"Eski Türkiye!" faili meçhuller ile, abartılı milliyetçiliğinin körüklediği terör ile, çarpık sağlık sistemi ile öldürürdü.
"Yeni Türkiye!" sokakta özgürlük mücadelesi yapan çoçukların gaz fişeği, polis copu ile can verdiği, yolda yürüyen vatandaşların, alakamız olmaması gereken bir ortadoğu savaşının kaçak bombaları ile parçalandığı ve açlıkla tehdit edilen işçilerin sömürüle sömürüle öldürüldüğü yer oldu.
"Eski Türkiye!"'de dağa çıkanların çoğu PKK tehditi yüzünden, yakınlarını düşündükleri için çıkarlardı.
"Yeni Türkiye!"'de dün kurtulan bir madenci tanesi "Yine ineceğim madene, banka borcum var" dedi.
Özetle insanları ölüme ikna etmek için hep bir tehdit yaratıldı. "Yeni Türkiye!" nin ölüme ikna yöntemi ekonomik esaretti. Suç meydandadır, suçlu iyice ortadadır! Dimdik durmaktadır, hatta suçu ile övünmektedir. Ölümleri ekonomik gelişmenin kaçınılmaz sonucu, kader filan diye anlatacak kadar normalleştirmiştir. Nerede ise "Çalışıyoruz, ondan ölüyorsunuz. Ne güzel işte!" diyecek kadar manyaklaşmış bir irade söz konusudur. Bizler "Gelişmiş ülkelerde böyle kazalarda insanlar istifa eder!" cümlesini kuracak kadar boşa enerji harcama dönemini geçtik. Ölenler için uzun uzun ağıt yakacak zamanımız da yok! Suçlu cezalandırılmalı! Ardından devletin öldürmediği bir ülke kuracağız...Her şeyi ile tertemiz, aydınlık. Tek bir can verilmesine dahi sabrımız kalmadı, acelemiz var!